27 Aralık 2012 Perşembe

AHH BU ÖN YARGILAR

      Bir şeyi yapamayacağımıza inancımız nasıl gelişti? Nereden geliyor bu korkular, endişeler, ön yargılar? Korku pekiştirilebilir mi? Herhangi bir nedenle duyduğumuz güven eksikliği korkuya mı yol açıyor? Kafamın içinde onlarca soru… Şimdi başımdan geçen bir olayı paylaşmak istiyorum sizlerle. Damla ve Derin biliyorsunuz ki henüz yürüyemiyorlar. Onları bir yere oturttuğumda diyordum ki anneciğim sakın hareket etme bak düşersin. Canın acır. Dikkatlice dur beni bekle, kımıldama … ve düşmemek için beni öyle hareketsizce beklediklerinde gurur kaynağı yapıyordum bunu bir dönem kendime. Bak ne güzel dinliyor beni kızlarım. Oysa ki ne yaptığımı fark etmem çok şükür ki kısa bir zamanımı aldı. Bir gün çocuklarımdan başka insanlara karşı biz onu yapamayız düşeriz, cümlelerini duyduğumda bir öz eleştiri yapmam gerektiğinin farkına vardım. Neden böyle söylüyorlar dedim kendi kendime? Rastlantı bu ya ertesi gün ofise geldiğimde Engelliler Merkezi’nden bir telefon geldi. Beni bir panel’e davet ettiler. Davranış Terapisti gelip annelerle konuşacakmış. Tamam dedim geleceğim. Bu sırada kafamda bir gün önce olanları da yorumlamaya çalışıyordum. Ben bunları düşünürken odama bir iş arkadaşım geldi. Dedi ki kızlarınızın yürüme engelli olduğunu yeni öğrendim. Çok üzüldüm. Biliyor musunuz ben de doğuştan kalça çıkığı problemiyle doğmuşum. Annem ve babam çok zor dönemler geçirmişler. Babamın intiharı düşündüğü zamanlar bile olmuş ve sözlerine devam etti hep korumalı bir çevrede büyüdüm. Ailem, düşme tehlikesi karşısında daha büyük sorunlar yaşarım düşüncesiyle kalabalık çevrelerden uzak tuttular beni ve biliyor musunuz benim hiç arkadaşım yok dedi. Çok şaşırdım. Evlendim ama çocuk sahibi olmaktan korktum. Birbirimize bakakaldık öylece, benim kafamda sorgulamalar, onun kafasında sorgulamalar… Sonra gitti… Arkasından düşündüm bizler korumacı ebeveynler olarak nerede hata yapıyoruz diye. Yanıtı aynı gün katıldığım panelde buldum. Davranış Terapisi Uzmanı Nükte Altıkulaç’ın konuşmacı olduğu panelde davranışın nasıl ortaya çıktığı, pekiştireçlerin ne olduğu hakkında bilgi veriliyordu ve Türkiye’de yeni başlanılan ABA terapisini ilk onlardan duydum. (Applied Behavioral Analysis) Uygulamalı Davranış Terapisi olarak adlandırılan ABA 1930’ larda Skiner tarafından geliştirilen bir teknik. Tekniğin temelinde, davranışla çevre arasındaki ilişkiyi araştırma ve olumsuz davranışı olumluya yönlendirme yatıyor. Uzun yıllardır Amerika’da uygulanan yöntemle pek çok farklı davranış bozukluluklarına çare bulunabiliyor. ABA-Davranış terapisi her ne kadar Otizm ile gündeme gelse de,aslında başta çocuklar olmak üzere tüm yaş gruplarındaki bireylerin günlük yaşamda karşılaşacakları problemleri aşmada etkin bir yöntem olarak sunuluyor. 

          Nükte Hnm’a dedim ki siz konuşurken bugün gelişen tüm olayların puzzlelarını birleştirdiğimde sorun net olarak gözüktü. Ben çocuklarımı korumaya çalışırken onlarda korkuyu pekiştiriyorum dedim. Çok güçlü olmadıklarından dolayı zaman zaman düşüyorlar ve düşmenin ne olduğunu biliyorlar. Ben onları düşebilecekleri bir yere koyduğumda ve sakın kımıldamayın düşersiniz dediğimde beyinde bu algı yerleşiyor. Damla ve Derin düşer olarak. Böylelikle bir şeyi yapamayacakları ile ilgili ön yargıyı sürekli pekiştirdiğimi anladım. Ön yargılarla ilgili Albert Einstein'ın çok güzel bir sözü var; bir insanda ön yargıları kaldırmak atomu parçalamaktan zordur. diyor, ne kadar doğru bir yere vurgu yapmış.  Şunu yapamazsın, düşersin vs gibi pekiştireçler çocuklarımın korku duymalarına yapamayacaklarını düşünmelerine neden olmuştu. Nükte Hanım da bana şunları söyledi: Bir anne olarak çocuğunuza tehlike yaratacak şeyleri gördüğünüzde ona fark ettirmeden bu durumu ortadan kaldırmalısınız veya en az zarar verecek hale getirmelisiniz. Mesela koltuktan düşebileceğini düşünüyorsanız. Çocuğu oraya koymayın daha emin bir yerde bırakıp yanından ayrılın ama daha önce yaptığınız gibi söylemler kullanmayın. Çünkü kendilerine güvenleri azalıyor. Oysa ki bu da istemediğimiz bir şey… Çünkü sonraları onları yürütmeye çalıştığımızda hayır ben yapamam düşünceleri gelişecektir. Bu tarz düşünceler de böyle yeşerir. . Bu olaylarla beraber farkındalığım arttığından itibaren bir daha bu tarz söylemler hiç kullanmadım. Düştükleri zaman dedim ki onlara üzülmeyin çok normal, herkes düşebilir. Bak birazdan acın geçecek ve unutacaksın. 

       Fizyoterapistimizin başlangıçta söyledikleri geldi aklıma. Beyin uyaranlarla gelişir. Özellikle Damla ve Derin gibi kas güçsüzlüğü olan çocuklarda beyin gelişimi için bu uyaranların alınması çok önemli… Bir şey olacak kaygısıyla put gibi durması beklenen çocuk uyarını nereden alacak acaba değil mi? Beyin 5 duyusuyla öğreniyor. Dokunuyor, görüyor, kokluyor, duyuyor ve tadıyor. Bebekliklerinden beri dışarıdan kendi başlarına yeterli sayıda alamadıkları bu uyaranları biz destek vererek sunmaya çalıştık. Çeşitli yüzeylere dokundurduk. Koklamalarını sağladık. Vs vs Şimdi ne oldu biliyor musunuz? Duyumda inanılmaz bir açıklık. Benim duymadığım bir çok kokuyu hemen fark edebiliyorlar. Hatta onun ne kokusu olduğunu soruyorlar. Sesler… Küçük, büyük bütün seslere karşı duyarlılar. Bu neyin sesi anne diyorlar hemen. Eğer bu tarz engelli bir çocuğa sahipseniz fizyoterapistinizin de yönlendirdiği şekilde çocuklardan uyaranları eksik etmemelisiniz. Eğer çocuğunuzda bir engel yok ise o zaman da uyaranlar yine önemli. Bunun için Dr. Semih Summak ve Dr. Elçin Summak’ın Sistem Yayıncılığından çıkan kitabı Akıllı Bebekler Akademisi’ni mutlaka okumalısınız. Ben çok faydasını görmüştüm. Damla ve Derin sıcak ve soğuğu daha 10 aylıkken öğrenmişlerdi. Sağ olsun annem sabahları kendine çay koyduğunda onlara da ılık ıhlamur verirken bak anneannenin çayı sıcak buhar geliyor, sizinki soğuk bak parmağınızın ucuyla dokunun dediğinde öğrenmeyi de tamamlamışlardı.

       Hiç düşündünüz mü en son ne zaman bir şeyleri yapabileceğimize inancımızı kaybettik? Güzel olacağına inandığımızda her şey mümkün…. 

      Ön yargılarımızı kaldıralım.

      Belki o zaman engellilik diye bir şey de kalmamış olur.





6 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı olmuş eline sağlık. Korkular üzerine düşünürken, aslında bu temel yanlışların, ilerde kocaman bir çığ olup insanların hayatlarını mahvettiğini görebiliyorum. Aşılamazmış gibi görünen görünmez engeller ile çevrili etraf.

    Bir erkek olarak savaşmak üzerinden metaforik olarak duruma yaklaşmayı uygun buluyorum. Korkuları ile yüzleşmemiş ve cesareti olmayan birisi girdiği ilk savaşta ölmeye mahkum. Savaşçı kendi yolunu aydınlatacak bilgeliğe ve deneyimlere erken yaşta erişmeli ve cesaret sahibi olmalıdır. Hayatın kendisine ait olan ölüm onu da bir gün bulacak. Bu olduğunda gururla onu karşılaması, yaşadığı hayatı anlamlı kılacaktır.

    Damla ve Derin için umut doluyum. Sizin gibi bilge birisi yanlarında oldukça, engel gibi gözüken bu durumu kendilerine ait yöntemle aşacaklar ve insanlar için umut dolu işler yapacaklar. Sevgi ile yetiştirilen çocuklardan korkma, onlar iyiliği bildikleri sürece kötülüğe hizmet edemezler. Gerçek cesaret korkularımızı yenmenin içinde saklı. Bu bir yol ve yolda yürüyenler için güzellikler var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumlarında çok haklısın.Aşılamaz gibi görünen duvarlar yüzünden hareket alanımızı kısıtladık.Kızlarım için sunduğun güzel dileklerin ve umut dolu sözlerin için de çok teşekkür ederim. Ben de geleceğin güzel şeyler getireceğine inanıyorum.

      Sil
  2. Çok aydınlatıcı bir yazı olmuş canım.Aynı tesadüflerin seni aydınlattığı gibi senin postun da beni aydınlattı.Çocuğuma ben de yapma,düşersin gibi kelimeler kullanmak istemiyorum.Biz koskoca ebeynler ortamı çocuklara göre gayet de başarılı bir şekilde ayarlayabiliriz,çok öpüyorum sizi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Tubacığım katıldığım paneldeki Nükte Hnm da aynen öyle söyledi. Ortamı çocuğa göre ayarla ne kendin huzursuz ol, ne de çocuğu huzursuz et:) Ben de sevgiyle kucakladım seni:))

      Sil
  3. Kuzucum, senin yazilarin hepimiz icin dersler ile dolu. Sevgin, gucun, bilgin ve birikimin sayesinde bizler de toplumda ki bireyler olarak bilincleniyoruz ve beynimizde ki engelleri asiyoruz. Sen engelli ailelerini bilinclendirirken bizleri de engelli arkadaslarimiza nasil yardimci olabilecegimiz onlari daha fazla nasil hayata baglayacagimiz da ogretiyorsun. Cok cok tesekkurler sevgili dostum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl ben teşekkür ederin canım, yanımızda olduğunuz için, biz yolumuzda ilerlerken kafasını çevirip giden değil, farkındalıkları arttırarak daha iyi bir yaşamı hedeflediğiniz için. Sonsuz sevgiler,

      Sil