3 Aralık 2014 Çarşamba

DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ 3 ARALIK

       Bugün Dünya Engelliler günü olarak kutlandı. Bir çok yerde engellilerin sorunları, onları topluma kazandırma çalışmaları konusunda görüşler sunuldu. Ben fiziksel engelli 2 çocuğu olan bir anne olarak kızlarımın uzantısında onlarla bu durumu direkt olarak yaşıyorum. Kızlarım büyüdükçe en ciddi sıkıntılarımdan biri şu asansörler oldu. Asansörü olmayan bir binada üst katlara çıkmak hemen hemen imkansız... Beni en çok yoran ve üzen durumlar AVMlere gittiğim zaman ne yazık ki... AVMler artık o kadar  kullanışlı dizayn edilmeye başladı ki her yerde yürüyen merdiven var. Ama bizim hiçbir engeli olmayan vatandaşlarımız asansör kapısında dakikalarca beklemiyorlar mı, deliriyorum. Çoğumuz aşırı kilolarla mücadele ederken, spor salonlarına giderken, ne işin var asansörde... Üstelik yürüyen merdiveni deneseler daha çabuk ulaşacaklar istedikleri yere... Oysa ki bebek arabalılar ve tekerlekli sandalyede olanlar için yürüyen merdiven kullanmak mümkün değil. Böyle durumlarda birazcık etrafa bakıp fark edenlerden olsak. Birbirimize saygı gösterip yer versek, çok mu taviz vermiş oluruz. Bazen dakikalarca bekliyorum. Asansör geliyor dolu... İçeride bedensel hiç bir sorunu olmayan insanlar. Geziyorlar asansörle herhalde... Biri yer versin diye bakıyorum kimse istifini bozmayınca uyarmak durumunda kalıyorum. En şikayetçi olduğum AVM , Optimum Göztepe... Buraya gelen insanlar sanki özel olarak toplanmış. Söylüyorsun kimse istifini bozmuyor. Öyle bakıyorlar insanın yüzüne... Güvenlik görevlisine söylüyorum yardımcı olun 15 dakikadır binemiyorum diye , güvenlik görevlisinin yanıtı daha da komik: Haklısınız hanım efendi ama bizi de dinlemiyorlar. Ya havle ve la kuvvete deyip, Allahım sen benim akıl sağlığımı koru dedikten sonra, geriye bütün evrene pozitif enerji gönderip gelecek asansörün en azından benim ve kızlarımın girebileceği kadar boş gelmesini dilemekten başka bir çare kalmıyor. Eğitim, eğitim, eğitim... Yetmiyor mu koy para cezalı kuraları bak nasıl öğreniliyor. Ama öyle az buz da değil hani, sağlam para cezası vermek lazım bizim bu millete. Dayak kültürüyle yetişen neslimiz ancak bundan anlayabiliyor çünkü.


     Engelliler için ayrılmış otoparklar diğer bir tartışma konusu... Yasaya göre buraya parkeden fiziksel engelliler  yetişkin ise H sınıfı ehliyetli olacak, değilse yani çocuksa %90 engelli olması kaydıyla ailesi onun aracını kullanabilecek. Fakat bu yasada bir sıkıntı var. Ben bedensel engelli 2 kızım için aracıma engelli aracıdır yazılı bir ibare almak için emniyet müdürlüğüne gittiğimde bu yazıyı alamadım. Nedeni de yürüme engelli iki kızımın raporunda engel oranının %88 olması... İmkansız vermiyorlar. Memur beye anlatıyorum. Bakın iki engelli kızımı tek başıma oradan oraya taşıyorum. Lütfen bir de bana park yeri aratmayın diyorum. Memur bey haklısınız ama yasa böyle diyor, bak şimdi... Yasalar ihtiyaçtan çıkıyorsa engellilerin engellerini kaldırmak içinse düzeltilsin bu yasa... Bilmeyenler için söyleyeyim araçların plakalarındaki engelli işareti 2011 yılında ayrımcılık oluyor açıklamasıyla kaldırıldı. Artık araç park kartı kullanılıyor. Bu konuda en sevdiğim AVMlerden biri  Tepe Natilius AVM... Güvenlik görevlileri ve Halkla İlişkiler yönetimi bu kadar mı duyarlı olur. Kendilerini tebrik ediyorum. Eğer engelli yerine park ediyorsan gelip sorguluyorlar, helal olsun. Bizim ülkemizde vicdan ve başkalarının haklarına saygı az düzeyde olduğundan ne yazık ki ama ne yazık ki uyarılmak zorunda kalıyoruz.

      Beni takip eden, yazdıklarımı ilgiyle okuyan sevgili okurlarım eğer çocuğu büyümekte olan bir ebeveynseniz lütfen çocuklarınıza başkalarının haklarına saygıyı da öğretiniz. Vicdan sahibi olmayı öğretiniz. Eğer torun sahibiyseniz torunlarınıza aşılayınız. Eğer hiçbirine sahip değilseniz kendinizden başlayınız. Bir toplum olabilmek, toplum içinde birlikte sorunsuzca yaşayabilmek birbirimizin haklarına saygı duymaktan geçiyor. Unutmayın tüm yaptıklarınız size geri dönecek... Yaşlandığımız gün hepimiz anlayacağız. Geç kalmadan harekete geçin.


     Tüm bedensel ve zihinsel engellilerimizle birlikte engelsiz bir dünya oluşturabilmek dileğiyle...












26 Ekim 2014 Pazar

BİZDEN HABERLER :)

      Uzun bir süredir Damla ve Derin'in sağlık durumuyla ilgili mailler ve sorular alıyorum. Zorlu bir süreç içinde olduğum için bilgisayarımı her zaman açabilmek ne yazık ki mümkün olmadı. Bundan dolayı çok ama çok üzgünüm. Bu zorlu dönemi annemin kemoterapi süreci, babamın rahatsızlığının yanı sıra gelecek yıl okula başlayacak Damla ve Derin için okul seçme çalışmaları olarak tanımlayabilirim. 

      Damla ve Derin maşallah çok iyiler. Yürüme henüz yok. Ama daha güçlendiler, gövde hakimiyetleri çok arttı. Bu da sevindirici tabii. Fizyoterapi ve bireysel eğitimlerini sürdürüyorlar. Bu eğitimler her zaman olduğu gibi işimize son derece yarıyor. Ama tabii ki yeterli değil. Burada öğrendiklerimizin evde de tekrarı gerekiyor. Şu anda 5 yaş 4 aylıklar. Bu dönem boyun hızlı uzadığı bir dönem olduğu için egzersizleri sıklaştırmamız gerekiyor. Çünkü özellikle bacak, bel, kalça bölümündeki kasların germe ve esnetmelerle uzatılması gerekiyor. Aksi taktirde özellikle bu bölgelerdeki kaslar boyla aynı paralellikte uzamıyor. Tabii bu egzersiz planlaması çok önemli. Çocuğu non-stop çalıştırıp, yormak kaslar için yine tehlikeli, güçlendireceğiz derken tam tersi erimesine neden olabiliriz. Bu egzersizleri güne yayıp, belli aralıklarla çocuğu yormadan yapmak daha doğru. İşte biz de öyle yapıyoruz. Şu dönem bana destek olacak bir yardımcım da olmadığı için gücümü dengeli kullanıp, günümü planlamam çok önemli bir durum arz ediyor. Çok şükür bu konuda pek sıkıntı yaşamıyorum. Gün içinde sevgili kızlarım bana çok yardımcı oluyorlar. İki kardeşin birlikte vakit geçirdikleri, bizim "canım kardeşimle oyun saati" dediğimiz saatlerde bir hayli dinlenmemi sağlıyorlar. Oyun sonrası oyuncaklarını kendileri topluyorlar. Bu onlar için ayrıca egzersiz olarak da çok faydalı... Günlük yaşam aktiviteleri içinde kaslarını kullanmak hem onların güçlenmesini sağlıyor, hem de onları sıkmadan harekete teşvik etmiş oluyor. 

     Bu 5 yaş dönemini ben çok sevdim açıkçası... İki kardeşin  birlikte oynayarak, kimi zaman tartışarak ve sonra yine kendileri çözerek sosyalleşmeleri beni çok mutlu ediyor. Çünkü bundan önceki dönemde bana çok daha bağlılardı. Benim de pek nefes alacak vaktim olmayınca kendimi daha gergin hissediyordum. Ama şu anda hepimiz çok daha kaliteli zaman geçiriyor ve çok eğleniyoruz. 



                  Oyun hamuru kas gelişimimize çok faydalı oldu, hem de çok eğlenceli ve yaratıcı

                                        Damla bana minie fare yaptı:)

          



Damla ve Derin Çocuk Sanat Merkezi'nde








25 Eylül 2014 Perşembe

HAFTANIN ANNESİ OLDUM

       Çekimleri çok eğlenceli geçen bir programdı Haftanın Annesi... Beni günlük yaşamın koşuşturmasından uzaklaştırarak bambaşka bir dünyaya taşıdı sanki... Farklı anneler, farklı yaşamlar, farklı hayat hikayeleri empati kurabilme yeteneğimi daha da arttırdı. Bu kazanım için bu programa ve sevgili yarışmacı arkadaşlarıma çok şey borçluyum. Yarışma sonrası birçok yorum ve tebrik mesajları aldım. Herkese ayrı ayrı teşekkür etmek isterim.


       Biriciklerim Damlam ve Derinimin sayesinde kazandığım bu yarışmada, en büyük ödülüm yine onlar gibi çocuklara sahip olmam aslında... Dünyaya gelerek bana en güzel ödülü verdiler zaten...


İzleyebilirsiniz:)
                    http://www.kanalturk.com.tr/haber/103320/haftanin-annesi-5-hafta-5-bolum














17 Eylül 2014 Çarşamba

14 Temmuz 2014 Pazartesi

TATİLDEN HABERLER...

       Uzun bir ara yazamadığım için tüm sevenlerimizden çok özür diliyorum. Mayıs ve Haziran aylarımız çok yoğun ve koşturmalı geçti. Bu arada yazacak çok şey birikti. Zamanla hepsine yer vereceğim. Hem kızların sağlık durumu, hem bu süreçte yaşadığımız bürokratik sorunlar vs vs teker teker gelecek. Bu süre zarfında bazı mesajlar aldım. Özellikle kızların şu dönem sağlık durumlarını merak eden arkadaşlarımız olmuş. Gayet iyi olduklarını söylemeliyim. Şimdi biraz bunlara değinmeden önce bana mesaj gönderen herkesi tek tek yanıtladığımı da belirtmek isterim. Gecikme için ayrıca özür diliyorum.

       Gelelim şu anda neredeyiz. Gömeç yakınlarında Artur Tatil sitesinde yazlığımızda tatil yapıyoruz. 1 aydır buradayız. Güneş, deniz ve egzersizler kızlara çok yaradı. Ben güneşe çıkardığımda hiç güneş kremi sürmüyorum. Zaten saat 15.00 ve sonrası güneşe çıkıyorlar. Bazen omuz başlarına koruyucu sürüyorum. Güneş özellikle kemik gelişimi için çok önemli ve yeteri derecede alınması gerekiyor.


 

      Burada günlerimiz çok programlı ve yoğun geçiyor. Eşim işi nedeniyle İstanbul'da... Buraya beraber geldiğimiz yardımcı ablamızın işten ayrılıp, İstanbul'a dönmesi, beni oldukça zorladı. Tek başıma idare etmeye çalışıyorum. Yeterli güce ve kondisyona sahip olabilmek için her sabah kızlar uyurken erkenden spor yapmaya çıkıyorum. Bu da beni dinç tutuyor. Her şeyin kızlarımın sağlığı için olduğunu düşününce, bu kadar yorgunluğa dayanabiliyorum neyse ki.... Plajda yeni yeni arkadaşlarım oldu. Hepsi çok destek oluyorlar, Allah hepsinden razı olsun. Çünkü tek başına olmak hiç kolay değil. Onları denize sokmak, denizden çıkarıp kucağında duş aldırmak, duştan alıp giydirmek, çabuk sıkıldıkları için sürekli yeni bir şeyler üretmeye çalışmak, tekrar denize girmek, günlük germe egzersizlerini yaptırmak, ayakta tutmak, onların elleri, kolları, bacakları olmak vs vs Bazen gerçekten yetemediğimi düşünüyorum. Ama hayat felsefem "elimden gelenin en iyisi" beni bu durumda bir miktar teselli ediyor. Bu sene çok güzel bir şey keşfettik. Akülü arabalar... Kızların bu arabaları kullanamayacağını, gaza yeterince güçlü basamayacaklarını düşünüyordum. Ama kullandıklarını görünce hem çok şaşırdım, hem de fikrim değişti. 1 ayda bu arabalarla bir hayli gelişme kaydettik. El-kol-ayak-beyin koordinasyonu arttı. Özgüvenleri gelişti. Bizden ayrı olarak kendi kendilerine hareket edebilme yeteneklerini keşfetmek onlar için müthiş oldu. Sözler görüntülerin yanında anlamsız kalacağı için İşte bir video:)

                                                        akülü araba kullanıyoruz izle



       Bunların yanı sıra beden eğitimi öğretmeni, aynı anda senkronize yüzme hakemi halamız ile suda çok güzel egzersizler yapıyoruz. Denizde yüzmek kas gelişimimize destek oluyor. Diğer yandan sosyalleşmeyi de ihmal etmedik. Sinema ve Disco özellikle Derin'in çok hoşuna gitti :) Sosyal ortamlarda bulunmak dünya görüşünü ve bakış açısını zenginleştirme açısından çok faydalı.

                                                          Derin Disco'da izle

 
 
 




 
  
         Ve bir sürpriz daha balerin ablamızdan bale dersleri aldık. Haftaya videolarıyla sizlerleyiz. Hiç bir zamanımızı boş geçirmedik. Çok şükür karşılığını da alıyoruz.
 
Sevgiyle, hep mutlu kalın...
 
 
      Not: Bizden bu dönem desteğini esirgemeyen, başta sevgili annem ve babam, halamız Tuba, Dilek Tezçalışır Başbuğ ve sevgili kızı Ezgi ve oğlu Ozan'a, Seher'e, Saadet Paçacı, Hital, Zeynep, Mutlu, Pınar, Zeynep, Ada, Çağla ve Deniz'e  sonsuz sevgilerimi ve teşekkürlerimi gönderiyorum. İyi ki varsınız.



30 Nisan 2014 Çarşamba

ÇOCUK BAYRAMI

      Çok keyifli geçirdik 23 Nisan'ımızı... Damla ve Derin Haliç Üniversitesi Gönüllülük Kulübü tarafından gerçekleştirilen 23 Nisan etkinliklerinde çok mutlu oldular. Abiler, ablalar onlarla oynadılar, şarkılar söylettiler, dans ettiler, boyamalar yaptılar. Ben de kimi zaman onlara katıldım. Kimi zaman mutluluklarını dışarıdan izledim. Bu güzel günde bir çok anımız oldu. Tüm çocuklarımızın ve halen çocuk kalanların Çocuk Bayramı kutlu olsun...

Haliç Üniversitesi'ne sonsuz teşekkürler, kucak dolusu sevgiler...














20 Nisan 2014 Pazar

ÖZVERİLİ HAYATLAR; FİZYOTERAPİSTLİK...


      Zorlu geçen bir mart ayı... Bir sabah kalktım ve kolumu omuzumdan başlayarak hareket ettiremedim. İnanılmaz bir ağrı... Uzun süredir omuzum ile ilgili sıkıntım vardı. 3 sene önce ortopedi doktoruna muayene olduğumda kesinlikle ameliyat olmalısın demişti. Fakat bu hastalığın ameliyat sonrası daha sıkıntılıymış. Uzun süre ağır bir şey taşıyamayacağımı söyledi. Kendisine kızlarımın durumunu anlattım ve onları kucağımda taşımak zorunda olduğumu belirttim ve zamana bırakma kararı aldım. Kimi zaman normal gibi kimi zaman oldukça ağrılı 3 yıl geçti. Bu sırada hareket kısıtlılığı arttı. Bir sabah kalktığımda artık daha fazla bekleyemeyeceğimi anladım. Muayene oldum. Hastalığım bir hayli ilerlemişti. Ameliyata kadar uyuşturucu ilaçlarla ancak dayanabildim. Bu hastalığın ağrısını şöyle tanımlayabiliyorum. Doğum sancısı da çektim. Ama böyle bir şey görmedim. Neredeyse onun iki katı ağrısı vardı. Ameliyat tek kurtuluşumdu ve başarılı bir ameliyat oldu.

        Bir gece hastanede yattıktan sonra taburcu oldum. 15 gün kol askısı takmam gerekti. Hayat ne kadar tuhaf sakındığın göze gerçekten çöp batıyor misali, kolumu ne kadar korumaya çalışsam da sokakta insanlarımızın ne kadar dikkatsiz olduğunu gördüm. Daha önce insanların birbirinin eline koluna çarptığını bu denli fark etmemiştim. Öyle dalgınız ki... 15 günün sonrasında fizyoterapim başladı. İlk seansları ameliyat olduğum hastanede denedim. Memnun kalmayınca GATA'da Hilmi Kılaç  ile tanıştım. İyi ki de tanışmışım. Keşke böylesine mesleğine saygılı, inançlı, idealist insanlar çoğalsa... Tedavimi üstlenen Hilmi Bey beni muayene ettikten sonra donuk omuzumdan bahsetti. Böyle ağır bir vakayı ilk kez ben de görmüş. Bunun tedavi şekline scapulayı açmak diyorlar. Yani kürek kemiği. Bunu açmadan omuz hareketini tam olarak sağlamak mümkün değilmiş. Yanında stajyerlerine bilgi verirken ben de öyle çok şey öğrendim ki... Kızlarım üzerindeki empatim de arttı. Artık hangi hareketin ne için yapıldığının daha farkındayım. Tedavim halen sürüyor. Her gün fizyoterapiye gidiyorum. Hem de neşeyle... Oysa ki biliyorum çoğu kez acıdan bağıracağımı... Ama öyle enerjik öyle pozitif bir ortama gidiyorum ki başka hiçbir şeyin önemi yok. Eşime geçenlerde fizyoterapimin biteceğine üzüleceğimi söyledim. Keşke her merkez böyle olsa... Ağrıyla geldiğin mekanda seni karşılayan güler yüzlü, mesleğine inançlı, pozitif insanlar olsa... O zaman eminim rahatsızlıkların tedavisi daha çabuk bitecek. İyi ki varsınız Hilmi Kılaç, sizi tanıma şansına sahip olduğum için çok mutluyum.

        Geçtiğimiz ay bizi çok mutlu eden bir ziyaret oldu. Haliç Üniversitesi Fizyoterapi bölümünden bir grup öğrenciyi evimizde misafir ettik. Pırıl pırıl, bir birinden tatlı bu öğrencilerimiz vaka incelemesi yapmak istemişler. Keyifli bir sohbet, güzel geçen bir günün ardından farkındalıklarının çok arttığını söylediler. Bizler de onları tanımaktan çok mutlu olduk. Duyduk ki sonrasında sunumları da çok beğenilmiş. Sevgili gençler dilerim sizler gibi idealist, bilinçli, pozitif düşünebilen insanlar artsın. Her tarafımızda çoğalsın. Fizyoterapistlik gerçekten çok özveri isteyen ve çok önemli bir meslek.... Haliç Üniversitesi fizyoterapi öğrencilerinden sevgili Taha Uysal ziyaretleri sonrası bana şöyle bir yazı yazdı. Sizlerle paylaşmak istedim.

"
Aytül Hanım sunumumuzu yaptık çok çok güzel oldu herkes çok beğendi. ikizleri herkes ziyaret etmek istedi :) Edindiğimiz tecrübeler konusunda olsun çok verimli oldu. Öyle ki  sizin oradan çıkıp eve giderken yolda gördüğüm çöp toplayan adamı bile öpesim geldi. Sizdeki o enerji bize o kadar harika geçti ki anlatamayacağım bir duygu. Ama şuna inanıyorum ki sizdeki azmin enerjinin yarısı bu insanlarda olsun dünya da güzelliklere kör olan kimse kalmaz. Konuyu fazla dağıtmadan sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum."

 
Ayaktakiler soldan sağa :  TAMER YILANCI,  DİLARA YÜKERİ,  ESRA DEMİR,  MERVE ÖZDEMİR,   GÜLŞEN ARIGTEKİN  
 
Oturanlar:   GÖKŞİN ÖZCANAN, İKİZLER ve ANNELERİ :)  M.TAHA UYSAL 
 



                                                İYİ Kİ VARSINIZ, SONSUZ SEVGİLER,



9 Mart 2014 Pazar

KAS HASTALIKLARI FARKINDALIK GÜNÜ

Farkında mısınız?

     Şu anda sağlıklı bir insan olarak okuduğunuzu varsayalım. Haftada belli günlerde spor yaptığınızı düşünelim. Sporla vücudunuzu dinç tutmak, formda ve sağlıklı olmak istiyorsunuz. Sporla vücudunuzdaki yağ oranını azaltıp, kaslarınızı güçlendirmek en büyük amacınız. Ama bu durum bazılarımız için kolay olmuyor. Kas yapımızda sorunlar olabiliyor. Bugün baktığımızda 200-300 çeşit kas hastalığı duyuyoruz. Kimi genetik, kimi farklı faktörlerden etkileniyor. Yani kaslarımız da hasta olabiliyor. Hasta olunca ne mi oluyor? En başta güçlenemiyoruz. Vücudumuzun temel hareket sistemlerinde sorunlar baş gösteriyor. Bugün biliyoruz ki organlarımız kas yardımıyla faaliyetini sürdürüyor. Kaslarımız bu kadar önemliyken hasta olmaları durumunda neler olabileceğini düşündünüz mü? İnanın ölüme kadar varabilen çok ciddi hastalıklara bile sebep olabiliyor.

     2000li yılların başlarında gen kodlarının çözülmesi ile ilgili bir haber okuduğumu hatırlıyorum. O haberde gelecek yıllarda bir çok hastalığın tarihe karışacağı söyleniyordu. Bu durum özellikle genetik hastalığı olanlar için çok önemli bir gelişmeydi. Bu yıllarda kas hastalıklarıyla ilgili de tanımlamaların artmaya başladığı göze çarpıyor. Önümüzdeki yıllarda bu hastalıklarda gen tedavilerinin çözüm olabileceği ile ilgili çalışmalar halen sürüyor ve yurt dışında bu çalışmalara önemli maddi kaynaklar ayrılmış bulunmakta.

     Yazımın başlangıcında farkında mısınız demiştim. Bugün büyük bir çoğunluğumuzun bilmediği veya duyduğu ama anlamadığı kas hastalıkları konusunda geçtiğimiz aylarda yapılan önemli bir sempozyumdan bahsedeceğim. Kendim de bizzat konuşmacı olarak katıldığım bu sempozyum muhteşemdi. Beni konuşmacı olarak davet eden Türkiye Kas Hastalıkları Derneği'ne ve bu önemli sempozyumu hazırlayan Haliç Üniversitesi Gönüllülük kulübüne teşekkürlerimi sunarım.

     Haliç Üniversitesi Gönüllülük Kulübü tarafından düzenlenen Farkındalık Günü "Kas Hastalıkları ve Çözümleri" sempozyumundan kısa notlar aldım ve sizlerle paylaşmak istiyorum. Sempozyum Haliç Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Prof.Dr. Hürriyet Yılmaz ve Türkiye Kas Hastalıkları Derneği'nin Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Coşkun Özdemir'in açılış konuşmaları ile başladı. Kas Hastalıklarında son gelişmeler konusunda Prof.Dr. Piraye Oflazer çok güzel bir konuşma yaptı. Mutlaka izlemelisiniz. Aşağıdaki linkten konuşmasına ulaşabilirsiniz.

Prof.Dr. Piraye Oflazer Son Gelişmeler İzle

     Haliç Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Prof.Dr. Hürriyet Yılmaz kas hastalıklarında fizik tedavi ve rehabilitasyon konusunda önemli bilgiler paylaştı. Bugün biliyoruz ki şu an için bir ilaç tedavisi mümkün olmayan kas hastalıklarında fizik tedavi olmazsa olmazımız. Bu tedaviye özen göstermemiz ve inançla devam etmemiz gerekiyor. Aşağıdaki linki tıklayarak bu önemli konuşmayı izleyebilirsiniz.

Prof. Dr. Hürriyet Yılmaz Kas Hastalıklarında Rehabilitasyon İzle

     Evde bakımın önemi ve uygulamalar konusunda Uzman Hemşire Zeynep Oğuz görüşlerini bildirdi. Konuşmasında yurt dışında bu hizmetlerin ne kadar ileri olduğunu Türkiyemizin bu konuda ne kadar geri kaldığını gözler önüne seriyor. İzleyebileceğiniz linki aşağıda iletiyorum.

Uzman Hemşire Zeynep Oğuz Evde Bakım Hizmetleri İzle

     Diğer yandan Psikoloji kas hastalarına neler sunabilir konusunda Uzman Psikolog Nilgün Sarı bu zor süreçte hasta ve aileleri için psikolojik desteğin, danışmanlığın önemini vurguladı. Alternatif tedaviler konusunda Prof. Dr. Coşkun Özdemir dikkatli olunması gerektiğini belirtti. Çünkü tedavisi henüz gerçekleşmeyen bu hastalıklarda umut tacirlerinin hastaları ve ailelerini olumsuz yönde etkilemesinin motivasyonu düşürdüğünü ve insanları daha da çok umutsuzluğa ittiğini belirtti. KASDER (Kas Hastalıkları Derneği) 'in Hasta ve Yakınları için yeri ve önemi, erişebilirlik konusunda Gülizar Reisoğlu açıklamalarda bulundu.  Ben de bu durumu yaşayan ailelerden biri olarak yaşadıklarımızı ve için de bulunduğumuz durumu ve duygularımızı dile getirmeye çalıştım.  Sempozyumda en etkilendiğim konuşma ise Engelliler ve Hukuk konusunda Avukat Turan Hançerli'nin konuşması oldu. Bugün hasta olalım ya da olmayalım haklarımız konusunda ne kadar bilgisiz olduğumuz öyle açıklıkla gündeme getirildi ki... Hukukun önemi ve yasaların önemi, Hukuk devletinin önemi bir kez daha çok çarpıcı bir şekilde gözler önüne serildi. Aşağıdaki linkten Mutlaka izlemelisiniz. Kendisi de engelli olan bu avukatımızı ayakta alkışlıyorum.

Avukat Turan Hançerli Engelliler ve Hukuk İzle

     Kas Hastalıkları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Coşkun Özdemir sempozyumun sonunda Kas Hastalıkları Derneği'nin çok sayıda gönüllüye ihtiyacı olduğunu belirtti. Özellikle sağlıklı olan bireylerin desteği gerekiyor. Fransa'da Kas Hastalıkları Derneği'nde 600 gönüllü çalışıyormuş. Yine bu dernek yılda 1 televizyon programı yapıyor. 1 günde 1 milyon Euro toplanıyor. Bu paranın bir kısmı bu hastalıklarla ilgili araştırmalara, bir kısmı da kas hastalarının sosyalleşmesi ve çeşitli aktiviteler için harcanıyor. Türkiye'de bunu yakalamak çok mu zor aslında değil. Ama bilincimiz ve farkındalığımız eksik. Başkalarına yardım etme konularında duyarsızız. Bana bazı arkadaşlarım soruyorlar neler yapabiliriz diye. Gönüllü çalışabilirsiniz diyorum. O zaman hayatın ne kadar farklı ve değerli olduğunu daha iyi anlayabilirsiniz. Birazcık cesaret ve adım gerekiyor. Hadi ne duruyoruz. Bu hayata bir anlam katabilmek birilerinin gönüllerinde iyi anlamda kalıcı olabilmek için zaman şimdi.

Kasder'e aşağıdaki linkten gönüllü olabilirsiniz.

KASDER Gönüllü Üyelik Başvuru Linki




     Haliç Üniversitesi gibi diğer Üniversitelerimizin hatta okullarımızın da bu konuda sempozyumlar düzenlemesini canı gönülden dilerim.