27 Eylül 2012 Perşembe

ENGELLER NASIL AŞILIR?

      
      Merhaba, bu hafta engelli çocuklara sahip ailelerle ilgili yaptığım araştırmalardan elde ettiğim önemli bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Faydalı olacağını umuyorum. Bugün biliyoruz ki engelsiz aile=engelsiz çocuk...

ENGELLİ ÇOCUĞA SAHİP AiLELERLE İLETİŞİM


     
Etkili bir iletişim, aile üyelerinin karşılıklı olarak birbirlerinin düşüncelerini ve duygularını anlamalarını sağlar. İş birliği, yardımlaşma ve paylaşma davranışlarına yol açar. Çocukların gelişmesi için uygun bir ortamın oluşmasına neden olur. İyi bir iletişimin gerçekleştiği aile ortamında çocuklar daha özerk ve bağımsız bir kişilik geliştirirler. Düşünme, düşünce ve duygularını açıklama özgürlüğü ve alışkanlığı kazanırlar. Ancak etkili bir ortam oluşturulamadığı, iletişim engellerinin yer aldığı bir ortamda çocukların gelişimi engellenir. Bağımlı bir birey olurlar. İleride çeşitli sorunlarla uyum güçlükleri ile karşılaşırlar. Bu nedenle ailede bireyler arasında, özellikle anne-baba ile çocuklar arasında etkili bir iletişim kurulması çok önemlidir.

• -Çocuklarının Engelini Reddeden Aileler de İletişim:

     Aileler engelli bir çocuğa sahip olduğunda ilk olarak hayal kırıklığı yaşarlar. Çocuklarına ne olduğunu bilemediklerinden dolayı büyük endişe içindedirler. Kendilerini, eş ve yakınlarını ya da sağlık ekibini suçlarlar. Çocuklarına tam teşhis konunca bu duygu ve endişeler kaybolmaz. Çocukların durumunun ne olduğunu kabul etme, birkaç ay veya yılları alabilir. Bir kısım aile ise çocuklarının durumunu kabul etmez .

     Bu tip aile; çocuğu ile kurduğu iletişim kanallarını kapatan, etkili iletişim kuramayan, çocuğuna empatik duygu ile yaklaşamayan ve onu anlamayan davranış sergilerler. Bu tür davranış sergileyen ailelerde sorunlar büyür. Aile kendine bir kaos yaratır. Çevreden kendini soyutlar. Engelli çocuğunun gereksinimlerine duyarsız kalır. Aile tüm bireyler yalnızlığı yaşar. Ailedeki engelli bireyin oluşturduğu sarsıntı büyür ve suçlamalar başlar. Neden benim çocuğum, neden benim ailem, nedenler artar bu durum kontrolden çıkarsa aile parçalanabilir.

     Ailelerin engelli çocuğunu kabul düzeylerinde, ailenin sosyal-kültürel yapısı önemlidir. Beklenti düzeyi, ailenin eğitimi, inanç durumu, ekonomik düzeyi, sosyal yaşantısı ve ailede var olan iletişim şekilleri çok önemlidir.


     Engelli çocuğa sahip ailelerin en temel sorunu ya da birincil güçlük, ailenin çocuğu kabullenmesinde ve engelini anlamasında yaşanır. 1996 Yılında Zonguldak Spastik Çocuklar Rehabilitasyon Merkezinde Serapral Palsy’li ( SP ) çocukları olan ailelerle ilgili yapılan araştırmada en çarpıcı sonucu, Yıllardır çocuklarının SP li olmasına rağmen, ailelerin büyük bir oranının SP nin ne olduğunu bilmediklerini ve çocuklarının durumlarını araştırma eksikliği olduğu tespit edilmiştir.

    Çocukların engelini kabul etmeyen ailelerin zaman zaman kendilerine zarar verecek,  çocuğunun gelişimini olumsuz etkileyecek tepkileri söz konusudur. Anne babalar çocuğunun çevreden sakınırlar, saklarlar ve eve kapanırlar. Bu durumda aile Sosyal Hizmet Uzmanı veya Psikologdan yardım almalıdır. Uzmanlar aile üyelerinin çocuğun engeli ile birlikte kabul etme sürecinde yardımcı olacaktır.

     Çocuklarının engelliliğini tam anlayamamak, çocukları ile kuracakları iletişimi güçleştirmektedir. Çocuklarının engeli hakkında konulan tanıyı net olarak anlayamayan ailelerde, çocukları hakkında gerçekçi olmayan beklentiler geliştirerek, çocuğun ve aile üyelerinin farklı sorunlar yaşamasına neden olabilirler. Örneğin, zihinsel gelişme geriliğinin ne anlama geldiğini anlayamayan aile ileride çocuğunu tembel olduğunu, vurdumduymaz olduğu şeklinde etiketleyebilir. Çocuğundan beklentisini yüksek tutabilir.
 

Çocuklarının Engelini Kabul Eden Aileler de İletişim :


      Çocuğunu ve engelini kabul eden aile karmaşık duygulardan uzaklaşma söz konusudur. Aile,  çocuğunun engeli ile barışık yaşama becerisi kazanmıştır. Bundan sonra çocukları için gerekli kararlar alma ve uyum aşamasına geçerler. Aile sistemi bir bütündür. Bu sistemde bir bireyin başına gelen diğer bireyleri de etkiler. Bir engel, ailedeki her bireyin hayatını değiştirir. Ailede engelli bir çocuğun varlığı kardeşler üzerinde öncelikli olarak iki önemli etkiye neden olur. Birincisi, duygusal; ikincisi ise ekonomik etkidir. Ailelerin ekonomik kaynaklarının önemli bir kısmını engelli çocuğa aktardıklarını düşündüklerinde buna içerleyebilirler. Ayrıca kardeşler, ailelerinin zamanlarının çoğunu engelli çocuklarına ayırması durumunda kendilerini ihmal edilmiş hissedebilirler. Anne babaların, diğer çocuklarına da mutlaka zaman ayırmaları ve onların gereksinimlerini de fark ettiklerini göstermeleri gerekmektedir. Aile içinde açık ve dürüst bir iletişimin olmasının önemi büyüktür. Engelli çocuklarının tanısı konusunda bilgilerini diğer çocuklarına net anlatmalıdırlar. Engeli hakkında bilgi vermelidirler.
 
        Anneler, çocuğunu en iyi tanıyan, onunla daha uzun zaman dilimi içinde birlikte olan ve onun temel gereksinimlerini çoğunlukla karşılayandır. Çocuğunun eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri almasında en çok anneler ilgilenmektedir. Uzmanlardan aldığı bilgileri evde uygulayandır.Baba da bu sürece katılımını sağlamalı ve eşine destek sağlamalıdır. Yapılan araştırmalarda, babaların engelli çocukları ile ilgilenmesi durumunda çocukların eğitim ve rehabilitasyonda daha başarılı oldukları görülmüştür.

• Baba çocuğun sosyal katılımında etkilidir.

Engelli çocukların durumunu kabul eden aileler,

• Etkili iletişimi gerçekleştiren ailelerdir.
• Çocuklarının engel tanısı ne olursa olsun çocuklarının eğitim ve rehabilitasyonunu önemseyen ailelerdir.
• Çocuklarının engelli olmasından kaynaklanan aile içi sorunları aşan ve diğer sağlıklı kardeşler ile olumlu iletişim kuran ailelerdir.
• Engelli çocukla sadece anne değil tüm aile ilgilidir.

ENGELLİ ÇOCUĞA SAHİP AİLELERE İLETİŞİM KONUSUNDA ÖNERİLER

1- Çocuğunuzun durumunu ne kadar erken kabul ederseniz sizin ve çocuğunuzun durumu daha iyi olacaktır demektir. Bu tutum erken teşhis, erken rehabilitasyon ile çocuğunuzun daha hızlı gelişmesini sağlayacaktır.

2- Çocuğunuzun engeliyle ilgili tanıyı öğrenin ve bu konuda bilginizi arttırın. Bu alanda ki mesleki terimleri öğrenin. Doğru bilgiyi aramaktan çekinmeyin, bilgi almak ve soru sormak düşüncelerinizi, duygularınızı paylaşmanızı sağlar.
 
3 – Duygularınızı aile üyeleri ile paylaşın. Duygularınızı göstermekten çekinmeyin.

4 – Acı ve öfke gibi doğal duygularla nasıl baş edileceğini öğrenin.

5 – Çocuğunuzun etkili eğitim programlarında bulunun, onun gelişimini izleyin.

6 - Olumlu bakış açısını hiç kaybetmeyin.
 
7 – Acıma duygusundan kaçının, bunun çocuğunuzun gelişimini desteklemesini olumsuz etkileyeceğini unutmayın.

8 – Yalnız olmadığınızı unutmayın, sizin durumunuzda olan bir çok aile var.

9 – Her bireyin kendine has özellikleri ile değerli olduğuna inanın, iletişim sürecinde koşulsuz olumlu bakış açısı geliştirin.

10 – Duygu ve davranışlarınızda tutarlı olun, aile içi iletişimde bu davranışınızın çok önemli olduğunu unutmayın.

11 – Empatik tutum ve davranış geliştirin.

12 – Kendinize zaman ayırın. Her zaman kendiniz için sizi rahatlatıp dinlendirecek bir ara zamanınızın olması size ve çocuğunuza daha fazla yardımcı olacaktır.

13 – Fiziksel ve psikolojik sağlığınızı korumaya dikkat edin.

14 – Diğer çocuklarınıza da mutlaka zaman ayırın.

15 – Aktif dinlenme ve etkili iletişim yöntemlerini öğrenin ve aile içinde mutlaka uygulayın.

16 – Mümkün olduğunda bilgi alabileceğiniz, sorularınızı sorabileceğiniz ve size benzer durumlarla bir araya gelebileceğiniz konferans ve benzeri etkinliklere katılınız.

Not:  Kaynak web sitesi: www.ozelegitimsitesi.com/


14 Eylül 2012 Cuma

EĞLENCELİ ZAMANLARIMIZ 3



Kızlarım Pepee sayesinde repertuarını bir hayli genişletti. Hüdayda da Ankaralım'dan sonra 
Oyy Oyy Emine'yi bir de onlardan dinleyin:)





12 Eylül 2012 Çarşamba

8 EYLÜL DÜNYA FİZYOTERAPİSTLER GÜNÜ




       8 Eylül Dünya Fizyoterapistler Günü olarak kutlandı. Bir şekilde hayatının bir aşamasında fizyoterapiye gitmiş olanlar bilirler, bir çok hastalıkta fizyoterapinin ne kadar önemli olduğunu.  Kas hastası çocuklarda fizyoterapinin olmazsa olmazlardan olduğunu söylemiştim daha önce ki yazılarımda da. Ömür boyu sürecek olan bir fizyoterapi süreci… Kızlarımızın rahatsızlığını öğrendiğimizden beri  yaklaşık 3 yıldır kendileriyle daha iç içe olduk. Hem onların çalışma şeklini gördük, hem de hayatımızda ne kadar önemli olduklarını anladık. Kimileri aynı zamanda yaşam koçumuz oldu. Kimileri dert ortağımız. Ama her defasında vücudumuzu ve sağlığımızı korumamıza yardımcı olmaya çalışan bize destek veren dostlarımız oldular aynı zamanda.Kızlarıma egzersiz yaptırırken çoğu zaman ve çoğu hareketlerde zorlandığım da onların büyük bir özveri ile kızlarımı nasıl çalıştırdıklarını gördüm. Kendilerine minnet borçluyum. 

       Baştan beri ailemizi toparlayıp bizi bilinçlendiren ve her daim yanımızda olan sevgili Gülsün Gürel ‘e,  halen kızlarımızın fizyoterapi sürecini sürdüren sevgili Ayça Aklar’a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. İyi ki varsınız. Fizyoterapistler Gününüz kutlu olsun!

Sonsuz sevgiler,





MERHABA HAYAT!


       Çok eski zamanlardan beri konuşulan tartışılan bir konu, güzel nedir? Kimdir? Mükemmel (kusursuz) diye bir şey var mı? Oysa ki bugün tüm bunların kişilere göre göreceli olduğunu biliyoruz.  Fakat bize empoze edilmeye çalışılan dönemsel güzel ve mükemmellik anlayışlarıyla hasta olma sürecinde olduğumuzu düşünmemek elde değil.

       Nedir bu toplumda herkesi mükemmelleştirme çabaları? İyi okullarda okumalısın, iyi bir işe sahip olmalısın, iyi bir arabaya,  güzel bir yerde eve, güzel eşyalara,  giysilere sahip olmalısın. İdeal bir bedenin, yüzün, saçın,  kulağın, gözün olmalı… Bu da göreceli değil mi zaten…  Bizim istediğimiz bizim için güzel olan başkasının güzeli ile isteği ile aynı mı?  Neden başkaları bizim gibi olmak zorunda veya neden biz başkalarının beğenilerine göre yaşamak zorundayız? Hayır değiliz. Örneğin yıllardır bu zayıflama sevdamızdan toplumca hasta olduk. Eski bir televizyon çalışanı olarak şimdi tv’yi izliyorum da hemen herkes filtre kullanmaya başlamış. Tv izliyorsun herkes zayıf, herkes incecik.  Oysa ki bu da sanal… Bir de kendine bakıyorsun, nooluyor bana yaa duba gibi oldum. Hemen diyete başlamalıyım. Abuk sabuk diyetler, zayıflamalar, sonra tekrar alıp tekrar vermeler. Sonra tekrar geri almalar. Mutsuzluk… Sonra derin mutsuzluk… Niye mutlu olamıyorum, eksik olan ne var? Ardından gelen bunalım… En kötüsü de bu bunalımı da kabul etmeme…  Sonuç idealize yaşam nedeniyle kaybolmuş benlik bilinci…

      Herkes aynı olmak zorunda!!  Herkes iyi bir işe sahip olmak zorunda, evlenebilmek için evini, arabasını,her şeyini tamamlamış olmak zorunda, zayıf olmak zorunda, güzel olmak zorunda vs.vs.. Hooop nereye bakıyorsunuz açın gözlerinizi… Dekf’teki eski bir yunan tapınağının girişinde “Ey İnsanoğlu kendini tanı” yazılıdır. Kendimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi, bedenimiz tanımak, sevmek ve kabul etmek durumundayız. Ama bunu tamamıyla özgürce kimsenin etkisi altında kalmadan yapmalıyız. Herman Melville Moby Dick kitabında kuzeyde olup bitenleri anlayabilmek için, kuzey yıldızlarının görünmediği güneydeki uzak bölgelere çekilmek gerekir der. İşte bu noktada ben de dedim ki kendime Aytül güney yıldızlarını izleme vakti geldi… Kızlarımızı anneannesiyle bırakıp kısa bir süreliğine İzmir Gümüldür yolunu tuttuk.  Hayallerimizdeki gibi çok güzel bir çadır alanı bulduk kendimize…  Karavanla gelenler çoğunlukta… Çok nezih bir yer… 4 gün kaldık burada… Bol bol kitap okuma fırsatı bulmak keyif verici. Akşamüstü sahilde bir yandan güneş batarken bir yandan ay doğuyor ve bu muhteşem manzara karşısında şükretmek geliyor insanın içinden… Şükürler olsun. Bugün eşimle bu manzaranın tadını çıkarabiliyorum. Demek ki bunu yapabilecek güce ve sağlığa sahibim. Belki canımızdan çok sevdiğimiz kızlarımız çok da mükemmel olmayan bir sağlığa sahipler. Ama bakın hiçbir şey mutlu olmak için yaşamdan zevk almak için engel değil. Engel olan tek şey düşüncelerimiz. Düşüncelerimizi değiştirir, ön yargılarımızdan kurtulabilirsek, daha mutlu bir yaşamın bizi beklediğini düşünüyorum. Eğer kendimiz bunu sağlayamıyorsak, psikologlar, kişisel gelişimciler vs vs bir çok yolu var. Destek alabiliriz.

        Tatil sonu dedim ki eşime, bu tatil bize çok iyi geldi. Bence özellikle evlenip, çocuk sahibi olduktan sonra çiftlerin ara sıra yapmaları gereken bir şey bu… Kendilerine ve birbirlerine özel zaman ayırmak. Sonra devam ettim, kendimiz, yaşamımız ve sevdiklerimiz için ne istediğimizi bulabilmek ve anlayabilmek adına ne doğru bir yere gelmişiz. Ne iyi yapmışız.

Tamamıyla yenilenmiş olarak döndük…

 Merhaba hayat, merhaba, merhaba…:)