5 Mayıs 2012 Cumartesi

BAŞLANGIÇ NOKTASI - 05 Mayıs 2012

        Başlamak… Bazen umut verir. Bazen korku… Ama karışık bir heyecan çoğunlukla … Bir şeyler yazmaya başlamak için erken olduğunu düşündüğüm zamanlardandı yine. Önce hikayemi yaşamalı sonra yazmalıydım. Ama sonra bir şey oldu. İçimden bir ses neden bekliyorsun dedi. Bak çevrende gelişen olaylar sana bir işaret gönderiyor yazmalısın. Ne bekliyorsun?


       Evet yazmalıyım… Çünkü hayatımın rastlantı mı yoksa bir kader mi olduğunu sorgularken ve hikayemi yaşarken bu durumu en iyi şu an anlatabileceğimi düşündüm. YAŞARKEN…

      Evet yazmalıydım… Çünkü anlatacak çok şey vardı…

      Evet yazmalıydım… Mücadelemiz belki başka hayatlara da ışık tutabilirdi.

      Evet yazmalıydım… Çünkü şu an yapabileceğimin en iyisini yapıyordum.


      Evet yazmalıydım… Çünkü zamanı gelmişti.


HİKAYEM

       Amacım hayat hikayemi baştan sonra anlatmak değil kesinlikle. Ben hikayemi  yaşarken hayat beraberinde öyle çok sürprizleri getiriyordu ki  asıl paylaşılması gereken buydu. İster kader deyin, ister rastlantı belki şimdi bu çok da önemli değil. Önemli olan yaşadıklarımın nasıl bir kazanıma yol açtığı. Hiçbir şey başka hiçbir şey bana şu anı yaşamanın ne demek olduğunu şimdi olduğu kadar öğretemezdi. 


      Burada ne bulacağınızı söylemek sizi istediğim bir yere çekmek olur, oysa istediğim bu değil… Okuyan herkesin kendine göre bir şeyler bulması önemli olan.


       5 Mayıs 1974’te Edirne’de açtım dünyaya gözlerimi… Öyle fazla cin gibi bir çocuk değildim. Sonradan gözü açılanlardanım ben… Kendi hayal dünyasında mutlu bir çocuktum.  Okul defterlerime ev krokileri çizerdim. Annem bunları gördüğünde benim kızım mimar olacak derdi. Oysaki ben deftere çizdiğim ev krokilerinin içini döşer hayali insanlar yaratır. Onların hayatlarını oynardım. İstediğim gibi… Sadece bana ait olan benim şekillendirebildiğim bir hayat… Hep mutluydu benim dünyamda insanlar… Öyle çok büyük sıkıntıları yoktu. Sağlıklıydılar.

       Sonra büyüdüm... Üniversiteye gidecektim. Ama hangisi? Sağ olsun, ailem bu konuda hiç baskı yapmadı bana… Özgür seçimimle ben RD-TV-Sinema okuyacağım dedim ve okudum da… Okuduğum okul  yine büyük hayalleri olan biri için doğru bir yerdi. Defterime çizdiğim dünyayı artık kamera içine yerleştirebilirdim ve onu başkaları da izleyebilirdi. Okulum bitti… Medyada işe başladım. Fakat hayat karşıma öyle farklı fırsatları çıkarıyordu ki, ben sadece bu fırsatları değerlendiren biri haline geldim. Aytül Hnm bu konuda gelecek vadediyorsunuz sizi buraya alalım. Aytül Hnm istediğiniz pozisyon için biraz beklemelisiniz sizi buraya alalım vs… vs… Amacımdan öyle uzaklaşmaya başlamıştım ki, işte o an dedim ki kendime akışa bırak kendini. Akıntı nereye gittiğini biliyor…



HAYAT SEVİNCE GÜZEL…

       Yıl 1998… Biricik kız arkadaşım biriyle çıkmaya başlıyor ve sevgilisinin yakın bir erkek arkadaşıyla beni tanıştırmak istiyor. Ama o kadar yoğunum ki bu insanla tanışacak zamanım yok… O da aynı şekilde. Tanışamadık. Fakat adını sürekli duyuyorum Tolga… Sevdiğim bir isim... Ama şu anda benim için sadece hoş bir isimden ibaretti ve uzun bir müddette öyle kaldı. Arkadaşım da bir süre sonra sevgilisinden ayrıldı ve bir daha da sevgilisinden  hiç haber alamadı. Başka biriyle evlendi. Ben de bir daha Tolga ismini hiç duymadım.

       Benim hayatımda ise başka insanlar… Bazen çok üzüldüğüm, bazen kendimi tamir edip mutlu olmaya çalıştığım ilişkiler ve bu ilişkilerle büyümem… 

       Beş yıl sonra… Yıl 2003… Biricik kız arkadaşımın artık bir bebeği var.

       İşten eve dönüyorum. Kulağımda kulaklık müzik dinleyerek… Ağlıyorum… Yok mu karşıma çıkacak, beni anlayabilecek bir insan… Neden hep benim için doğru olmayan kişiler… Sanki bir şey o gece sokakta eve doğru yürürken sesimi duyuyor.  İşarete dikkat et Aytül… Bak dinlediğin müzik sana bir şey söylüyor… Kulak ver… O şarkıyı daha önce hiç duymamıştım. Bir daha da duymadım. Sadece bana ne söylediği aklımda… Üzülme… Geçecek… Bu bir son değil… Sadece bir başlangıç…


       Bu olaydan 1 ay sonra çocukluk arkadaşımla Beyoğlu’nda bir Cafe’de oturuyoruz. Telefon çalıyor. Açtım… Biricik kız arkadaşım… Sesi o kadar heyecanlı ki…  Aytül diyor olanlara inanamayacaksın….

       Arkadaşım anne-bebek forumunda yazışırken bir anneyle tanışmış ve görüşmeye karar vermişler. Birbirlerini hiç tanımayan bu iki kişi konuşurlarken bir de bakıyorlar ki ortak çok tanıdık var. Arkadaşımın görüştüğü kişi eşimin ablası… Yani Tolga’nın… Hayat öyle süprizlerle dolu ki… Arkadaşım bana gel Aytül diyor seni 5 yıl önce tanıştıramadığım Tolga ile şimdi tanıştıracağım. Tekrar karşıma çıkan bu kişiyle merak edip tanışmaya gidiyorum. Görüşmeye başlıyoruz. Aman Allahım o da ne!.. Onun da babası subay… Daha da ilginci babamın 30 yıl önce mezun olduğu harp okulundaki sınıf arkadaşının oğlu. Şansa bak diyoruz içimizden… Sen 5 yıl sonra sürpriz bir şekilde tekrar karşıma çık. Bir de babamın uzun yıllardır görmediği arkadaşının oğlu ol. Gidiş o gidiş…Sonrasında gelen mutlu bir evlilik….

     İyi ki çıktın karşıma… Sen benim alınyazımsın….
                                                              
   ARTIK EVLİYİZ…

       Evliyiz, mutluyuz… Aman Allahım bir de çok şanslıyız. Katıldığımız hemen her yarışmada mutlaka bir şey kazanıyoruz…  Prag tatili, En İyi Evlilik Teklifi yarışmasında 3.lük, irili ufaklı bir çok yarışmalardan gelen hediyeler… Evet gerçekten şanslıyız diyoruz birbirimize…


        Zaman geçiyor… Ama çocuğumuz olmuyor bizim…?!! Neden?? Doktordan doktora koşmalar. Bu doktor görüşmeleri de ayrı bir hikaye zaten… Kimisi diyor paranız varsa tüp bebek yapın, yoksa bekleyin bir gün olur vs vs vs…. Ne kadar duygusuz insanlar olduğunu düşünüyorum. Bir doktor sonrasında hayat felsefem haline dönüşecek cümlesini söylüyor. Hayatı oluruna bırak… Doğayı sen yönlendiremezsin. İstediğin çocuk sana doğru zamanda gelecek. Doğru zaman?? Bu da ne demek…. Saçma… Bu doktorlarda kendi kendilerine birşeyler uyduruyorlar çözüm bulamadıkları zaman… Fakat bu cümlenin ne anlama geldiğini öğrenmeme çok az kalmıştı. İyi bir doktor bulduk. Ona güvendik.  Meğer benim hipoglisemim varmış. Yani şeker düşmesi… Hormonal yapımı bozuyormuş. Eeee ismi güzel bir hastalık, kendisi çok güzel olmasa da… Ne yapmak lazım? Tabiki şeker ilacı… Hadi 3 ay hapı yuttuk. O ne yok bişey… Olmuyor… Olmuyor… Derin üzüntü çaresizlik… Boşluk… Ne zaman kendimi en dipte hissetsem o zaman buluyorum çıkış yolunu… Doktora dedim ki tamam ben tüp bebek yapacağım. Bitsin bu işkence… Peki dedi 1 ay sonra gel… Ama o da ne 1 ay geçti. Bir tuhaflık var? Test yapmalıyım. İnanamıyorum… Test pozitif hamileyim. Evde kimse yok… O kadar heyecanlıyım ki eşim yerine ilkin en yakın arkadaşlarımdan birini arıyorum. Test pozitif çıktı, galiba hamileyim diye… Arkadaşım diyor ki kesinlikle hamilesin. Heyecanım tavan yapıyor, Eee iyi tamam o zaman diyerek kapatıyorum telefonu… Yıllardır eşime hamile olduğumda nasıl haber vereyim diye planlar yaparken, şimdi bütün planlarım silindi, tüm planlar sıfır… Hemen telefona sarılıp arıyorum. Tolgaaaaaaa, hamileyim ben… Eşim heyecanlı… Şokta… Konuşamıyor bile… Ben en yakın hastaneye gidiyorum. Oraya gel… Koşarak gittiğim hastaneye eşimde aynı heyecanla geliyor. Beta HCG sonuçları da pozitif. Evet hamileyim. Yaşasıııııın… 1 ay sonra bebeğimizi ilk kez ultrasonda görmeye gidiyoruz. Kalp atışlarını dinliyoruz. Bebek tek… Benim oğlum olacak diye düşünüyorum içimden… 1 ay daha geçiyor. 3 aylık hamileyim. Doktor 2.şok haberi veriyor bize bebekler ikiz… Bak burada bir tane daha var… Ama ama nasıl olur? Bu zamana kadar nasıl görünmedi? Mantar mı bunlar sürekli çoğalıyorlar. Doktor Bey iyi bakın lütfen diyorum, kenarda köşede birkaç tane daha olmasın… Her gelişimizde yeni bir bebek çıkmasın sonra... Meğer bebeklerin  kalp atışları aynıymış ve biri diğerinin arkasına saklanmış. Yaramaz göstermemiş bize küçük bir nokta halini… E eee peki cinsiyeti ne? 1 ay daha bekle Aytül…  İnşallah en azından biri kız olur. Allahım lütfen bir kızım olsun. Arkadaşlarımdan birşeyler gelmeye başladı. İçinden kız kıyafetleri de çıkıyor… Doktora gideceğimiz gün kız kıyafetine bakıp, dua ediyorum… Allahım ne olursun, en azından biri kız olsun… Doktor müjdeyi veriyor evet kız… Hem de ikisi de… Yaşasııııııınnn… Hayatım da en çok istediğim iki şey için beklemeye değdi. Hem ikiz, hem de ikisi de kız….  Bu arada hararetli bir tartışma süreci... eee bebekler ikiz... Peki nasıl oldu? Ailelerde hiç ikiz yok... Siz de mi vardı, biz de mi vardı? Yooook...  O da şans onu da tutturduk. Bundan sonra loto mu oynasak acaba? diye düşünmedim değil...

       Güzel geçen ama sonraları ağırlaştığım bir hamilelik süreci… Onlarla konuşuyorum. Şarkı söylüyorum yatmadan önce … Kırmızı pabuçları duruyor baş ucunda başı düşmüş yastığa, e bebeğime eee eee..



        Mutlulukla söylediğim bu şarkı daha sonra biraz buruk söyleceğim bir şarkı haline gelecek  ve ben bunu henüz bilmiyorum…


                                             

41 yorum:

  1. Hikayenin büyük çoğunluğunu ve hatta devamını da bildiğim halde hem keyif hem de merakla okudum, bir çırpıda...
    Kendimi buldum ilk satırlarda, 1 yıl önce blog adresini oluşturup hala ilk satırını yazmamış biri olarak, gıpta ettim :)
    Konuştuğu gibi güzel de yazıyormuş vay be bravo dedim, takdir ettim :)
    Heyecanla da devamını bekliyorum....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Büşracığım, devamı haftaya:)... Desteğin için çok teşekkürler, sevgiler...

      Sil
  2. Yazım harika. Sürükleyici. İyiki yazıyorsun arkadaşım. Yazmak iyidir iyi gelir. Devamını bekliyorum. Sizi ve meleklerinizi seviyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim canım devamı en kısa zamanda geliyor:)

      Sil
  3. Başta güldürdün güldürdün. Sona doğru dağıldım burada... Yanına gelip sana sarılıp ağlamak istedim, ama sen duygusal ben duygusal ofisi salya sümük götürür mazallah diyerek 3 adım ötemdeki sana gelemedim :)Parça parça bildiğim hayat hikayenin devamının takipçisiyim:) Zeliha Şenocak

    YanıtlaSil
  4. Canım benim süper olmuş :)) Yeni kariyerinde başarılar dilerim ;) Ben bu hikayenin bütününü biliyorum fakat bence paylaşman herkese bir umut oldu.... Sevgiler

    YanıtlaSil
  5. Canım benim süper olmuş :)) Yeni kariyerinde başarılar dilerim ;) Ben bu hikayenin bütününü biliyorum fakat bence paylaşman herkese bir umut oldu.... Sevgiler, Yeşim Çetin

    YanıtlaSil
  6. Canım çok içten ve samimi bir anlatımın var. Çok güzel bir başlangıç bu. Anlatmaya devam et kırmızı küçük pabuçların hikayesin. Bizler de seni okumaya :)) Hilal Korucu

    YanıtlaSil
  7. Çok teşekkür ederim Hilalciğim... Bir peri masalı tadında birşeyler olacak inşallah:)

    YanıtlaSil
  8. Canim, ne kadar guzel yazmissin.. Okurken yasiyor insan seninle beraber, dugum dugum oldu icim.. Biraz huzun, biraz tedirginlik, ama bir yandan da merak ve ilgiyle bekliyorum devamini..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonsuz sevgiler, teşekkürler Burçeciğim

      Sil
  9. başlangıç güzel şey:) ama devam etmesi daha da güzel...
    yeni yazıların ve hikayelerin gelmesini bekliyorum...
    sevgiler...

    YanıtlaSil
  10. Aytülüm

    Ruhunu ve görüntünün saflığını vr temizliğini satırlara dökmüşsün.Seninle gurur duyuyorum.Seni bizimle buluşturan güzel tesadüflere ve sebep olanlara teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Babacığım çok teşekkür ederim, çok duygulandırdınız beni... Sizleri çooook seviyorum. Desteğiniz için sonsuz teşekkürler..

      Sil
  11. aytülcüğüm,
    bir süre uyarına rağmen ben blogla bugün tanıştım.Zaten beni herzaman derinden etkileyen hikayenizle yine altüst olmuş durumdayım.Ama ben biliyorum senin ve Tolga'nın hayata bakışını..hep zor zaman sandığım anlarda aklıma gelirsiniz biliyor musun..
    çok güzel bir iş çıkarıyorsun..tebrik ediyorum.
    pınar bozkurt altınay

    YanıtlaSil
  12. Pınarcığım canımsın... Evet bazen bazı şeyler bizi altüst edebiliyor ama ancak böyle zamanlar insan olduğumuzun farkına varıyor ve zamanın ne kadar kısa ve değerli olduğunu anlıyoruz. Hikayem sana ışık olsun yolunda...

    YanıtlaSil
  13. bir çırpıda okudum hemen devamına gecıyorum

    ---

    ah bırde yoru dogrulama olmasa:(

    YanıtlaSil
  14. sevgili aytul,,,,
    hayat iste zaten bu:))))))))
    gulumsiyerek okudum
    mutluluklar

    YanıtlaSil
  15. Çok güzel yazmışsınız :) Minik meleklerle mutlu huzurlu günleriniz olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, size de Rüya tadında günler:))

      Sil
  16. Şimdi çok zamanım yok bu yüzden hayat hikayeni okuyamadım ama sayfanı sık kullanılanlarıma ekledim ve hikayeni merak ediyorum. En kısa zamanda okuyacağım. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Her zaman beklerim:)

      Sil
  17. Cok guzel yazmissiniz. Ne kadar guzel anlatmissiniz:) hayata bakisinizi cik sevdim:) sizi izlemeye aliyorum:) gulen yuzunuz meleklerinizle birlikte hic solmasin:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Desteğiniz için çok teşekkür ederim. Yaptığım çalışmalarla yeni bir bakış açısı yaratmaya çalışıyorum. Faydalı olabiliyorsam ne mutlu bana, sonsuz sevgiler:) Emir Kaan'ı da bol bol öpüyoruz:)

      Sil
  18. Yanıtlar
    1. Mimin ne olduğunu bilmiyordum:) Ama sayenizde öğrenmeye çalışıyorum:)

      Sil
  19. Isil isil olsun omurleri

    Cok ama cok ozel bir annesiniz, gucunuz hic bitmesin

    YanıtlaSil
  20. iki kız annesi demek ,demekki sen de benim gibi çok şanslısın!
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duygucuğum evet, şanslı annelerden olduğumuzu hissediyorum. Çok güzel bir duyguymuş. Bana tek çocukla idare edemiyoruz, sen ne yapıyorsun diye soruyor bazen arkadaşlarım. Gülümsüyorum ve diyorum ki sizinle aynı şeyi yapıyorum herhalde bilmiyorum. İki çocuk idealmiş gerçekten. Çocuk sahibi olduğunu ancak anlıyorsun. :)

      Sil
  21. umarım blog yazarlığının en zor kısmı olan devamlılık kısmını başarabilirsiniz...

    blogumdergisi yazınızı okuduğum için blogunuzdan haberdar oldum ve okuyup yorum yazmayan okuyuculardan olmak istemedim.
    başarılınızın devamını dilerim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devamlılık evet... Bir çok kişi için sıkıntı olabilir. Ama benim bu blogu açmakta ki amacım bir hayat hikayesini gözler önüne sermek. Farkındalık yaratmak. Bizim öykümüz sürdüğü sürece blogumdaki yazıların da süreceğine emin olabilirsiniz. Anlatacak çok şey var. Sevgilerle,

      Sil
  22. geze geze blogunuzu başa geldim...
    nice neşeli yazılar yazmanızı diliyorum
    http://loveandsmile.wordpress.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğendiğinize sevindim. Her zaman beklerim sevgilerle:)

      Sil
  23. Ben de çok zor çocuk sahibi oldum. Tüp bebek. İkiz kız. Ayrı yumurta ikizleri. Ama insan hamileyken kesin bilemiyor tabi. Down sendromundan şüphe edip her ikisine de amnisentez onermislerdi. Çok üzüldüm, çok ağladım. Bir hafta kendimi iki engelli çocukla hayalettim. Ve onlara ne olursa olsun kiyamayacagimi farkettim. Onlarla yaşayacağım hiç birşey vazgecmekten daha zor değil gibi geldi. Amnisentezi kabul etmedim. Sağlıklı dogdular.

    Onun için belki hikayeniz beni çok etkiledi. Çok guzelsiniz. Çok cesursunuz. Kuzulariniz da çok tatlı.

    İyi ki yazıyorsunuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biliyor musunuz ben de eşimle konuşurken iyi ki doğdular diyorum. Henüz yürüyemeseler de onlarla hayat çok keyifli. Her gün yeni bir şey öğreniyorum. Gençleştiğimi hissediyorum. Bazen onlar olmasaydı, hayatın eksik kalacağını düşünüyorum. İyi ki varlar. Yazdıklarınız bana güç verdi, çok teşekkürler, sevgiler,

      Sil